23 Temmuz 2011 Cumartesi

Yeşil Ülke Ve Ulaşım




Hava alanından eve dönüş heyecanlıydı bizim için. "Bir ülke bu kadar mı yeşil olur" diyorduk birbirimize. Emel bana bir şey gösteriyor ben ona bir şey işaret ediyordum. :) Her şey yeni her şey mükemmeldi bizim için. Eve vardığımızda sabahın 9 gibi birşeydi. Hatırlamıyorum. :P Bizi misafir eden arkadaşlarımız sağ olsun rahat etmemiz için ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Biraz dinlendik ancak uyumadık çünkü Jetlag denilen meretten en az etkilenmek için NZ'in gece gündüz senkronuna uygun uyumamız gerekiyordu.
Burada trafik soldan akıyor İngiliz usulü. Eve gelene kadar bayağı bir şaşırttı bizi bu sistem. Auckland kötü trafiği ile meşhur bir şehir. Aslında kent yüz ölçümüne göre çok tenha ancak burada 16 yaşında ehliyet alındığından ve araba bir zorunluluk olduğundan her evde en az 2 araba bulunuyor. Ayrıca toplu taşıma tam bir kabus burada. Yetersiz ve pahalı. Bunun sonucu da araba kullanımı zorunlu hale geliyor. Genelde otobüse bizim gibi yabancılar ve çocuklar biniyor. :) Benzin de TR'a göre oldukça ucuz. Ne acıdır ki petrol kaynaklarına bu kadar uzak bir ülke de petrol bedava gibi birşey. :P Zaten adamlara "4 tl benzin" diyoruz anlam veremiyorlar. Neyse...

Sanırım 5-6 tane toplu taşıma firması var. Hepsi her yere gitmiyor şehri paylaşmışlar. Ayrıca şehir bölümlere ayrılmış. Bir bölgeden başka bir bölgeye gitmek çok masraflı. Sabit ücret yok. Gideceğin yeri şoföre söylüyorsun ona göre sana fiyatını söylüyor ve veriyorsun parasını. Biz mesela Stage5 den Stage1 e gidiyoruz. Kişi başı sadece gidiş için 6.80 NZD veriyoruz. :P Çok pahalı ve otobüs yılan gibi dolanıyor mahalleleri 15 dk.lık yok oluyor otobüsle 70 dk. BERBAT! Ayrıca bu firmalar için ayrı ayrı toplu taşım kartı almak zorundasın. Yani bir tane "kentkart" ya da "akbil" al in-bin yok. Bornova ile Balçova'nın ayrı kartı olması gibi yani. SAÇMAKLIK!


Ancak otobüsler genelde çok dakik ve belediye otobüs şoförleri çok kibar ve yardım sever. Aceleleri de yok. :P Genel olarak otobüse binenler de kibar insanlar. Şoföre iniş ve binişlerde selam veriliyor bazen minik sohbetler ve şakalar bile yapılıyor. :) Maxx.Com'da nereden, nasıl, saat kaçta ve kaç metre yürümen gerektiğini ve ne kadar zamanda gideceğini öğrenebiliyorsun. Bu site olmasa yandın zaten. :P

Özet geçersek; Ulaşım yetersiz ve pahalı. Benzin ucuz, araba ucuz. Park yeri sorunu her büyük şehirde olduğu gibi ve pahalı. Auckland geniş ve karmaşık bir yol sistemine sahip.

Devam edecek...

16 Temmuz 2011 Cumartesi

İlk Temas

Yukarıdaki kapıyı görene kadar insan Yeni Zelandaya geldiğini tam olarak anlayamıyor. İzmir'den İstanbula'a gitmek gibiydi Türkiye-Kore, Kore-Yeni Zelanda yolculuğu. :)
Tipik turist tepkisi ile hayranlıkla dikildik kapının önünde bir kac saniye sonra dikkatimiz yerel kuş sesleri böldü. 20 metrelik bir koridorda Yeni Zelanda'nın simgesi haline gelmiş kuş sesleri bizi baya bir havaya soktu. Biraz ilerideki sehir ve ülke ile ilgili bilgi ve haritaların olduğu broşürlerin hepsinden aldık :P çünkü bedavaydı.
Az sonra gümrük kontrolunden geçeceğimizi hatırladık ve hafif bir strese girdik. Çünkü valizlerde ilaçlarımız, lokumlarımız, türk kahvelerimiz bize göre sorun çıkartıcaklardı. Önce uzun bir kuyruk, ne kuyruduğu bilmiyoruz ama girdik o kuyruğa herkez gibi. :) Bir Kiwi'yle ilk teması bir kaç dakika sonra yaşadık. Pasaport ve vize kontrol memuru kibar ve güler yüzlüydü. Pek birşey de sormadan geçirdi bizi çizgiden. Şimdi sıra valizleri alıp kontrolden geçmek kalmıştı geriye sonra özgürdük. :P . Gavur ölüsü gibi valizlerimiz aldık bir kac yüz metre yürüdük ve ikinci sıramıza girdik. Kısa sürede sıra bize geldi. Önce bir memur soruları sordu ve ucakta doldurduğumuz deglare kağıdını verdi. Soru klasık cevaplar ise belli " Turkish Lokum, Turkish Cafe, Some Medician". Adam OK! dedi bir kaç samimi dialoktan sonra. :P A! Ha! Süper geçti sıra XR den valizleri geçirmek kaldı. Onu da bir kac saniyede geçtik ve exit tabelalarını takip etmeye başladık. Bir kapı. Açıldı. Ana! Baya bildiğin(bilmediğin) Auckland biraz ilerideydi. :P Bu muydu. "Border Secure" stresimizin kaynağı. :) Kapıdan çıkarken herkalde ağızlarımız kulaklarımıza değiyordu. :P
Hava alanında bizi bir arkadaşımız kaşlayacaktı. Gözlerimiz hemen onu aramaya başladı. Onu arayan gözlerimiz bize süpriz yapan başka bir arkadaşımızı görünce çok sevindik ve hemen yanında da bizi karşılamak için bekleyen diğer arkadaşımız. Bir kaç dakika sonra arabayla havaalanından çıkmış kalacağımız yere doğru gidiyorduk. Tabii biz hayret ve hayranlıkla dışarıya bakıp hemen kıyaslamalara başlamıştık bile. :)....

Devam edecek...